‘Moda için ölmek istemiyorum’
I don’t want to die for fashion ‘Moda için ölmek istemiyorum’ dövizleri Rana Plaza olayının ardından Bangladeş ve dünyanın her yerinde acımasız şartlar altında çalışan tekstil işçilerinin taşıdığı dövizlerden birinin üzerinde yazıyordu. 2000’li yıllarda köleliğin bittiği zannediliyor olsa da kölelik sistemi kabuk ve form değiştirerek hala hayatımızda.
‘Moda için ölmek istemiyorum’ kelimesi de tekstil sektöründeki yanlış giden düzene bir karşı çıkış. Çünkü 24 Nisan 2013 tarihinde Bangladeş’in başkenti Dakka’da yer alan tekstil fabrikası Rana Plaza çöktü ve 1138 kişiye mezar oldu. Binanın çökmesi bir doğal felaket sonucunda meydana gelmemişti. Rana Plaza fabrikaların içinde bulunduğu bir kompleksti, plaza veya kompleks kelimesi sizi yanıltmasın aslında yarısı ruhsatsız, fabrika duvarlarında meydana gelen büyük ve tehlikeli çatlaklar nedeniyle belediyenin tehlikelidir raporu verdiği, binlerce işçinin çalıştığı labirenti andıran dükkanların bulunduğu bir bina.
Göz göre göre…
Plazanın tehlikeli olduğu bilinirken, belediyenin tehlikeli uyarısı vermesine, giriş katındaki bankaların ve iş yerlerinin kapatılmasına rağmen tekstil işçilerinin çalışmaya devam etmesi istendi. Tekstil işçileri gelen tehlikeyi görüp 23 Nisan 2013’de fabrika binasına girmeyi reddetse de, patronların ücret kesintisi ve işten çıkarma tehdidiyle karşılaşınca binaya girmek zorunda kaldılar. 24 Nisan 2013’te çoğu kadın, binlerce işçinin çalıştığı Rana Plaza çöktü ve 1138 kişi hayatı kaybetti. Binlerce işçi yaralandı. Tarihin en unutulmaz felaketlerden biri yaşandı.Bangladeş’te, küresel şirketlerin maliyetlerini düşürmek pahasına, çalışanların hangi koşullar altında çalıştığına bakılmaksızın, insanların hayatlarının sadece şirketlerin çıkarları için sona erdiğini gördük. Dünya modası hazır giyim sektöründe ucuza üretilen ürünleri giyerken, bazı büyük tekstil firmalarının çıkarları için 1138 kişi hayatını kaybetti. Binlerce işçinin çalıştırıldığı ucuz işgücü kullanımının güvenlik koşulları sağlanmadan yapıldığı Rana Plaza, hazır giyim devlerinin fabrikalarına ev sahipliği yaparken çalışanların da mezarı oldu.
Tekstil sektörü devlerinin başta Çin ve Bangladeş olmak üzere ucuz maliyet ve ucuz işgücü kaynakları için küresel pazarı kullandığı biliniyor. Öyle ki Amerika’da çalışan bir kişi saatte yaklaşık 14 ABD Doları kazanırken (2002), New York City’deki Ulusal Çalışma Komitesi’ne göre, Çin’deki işçilerin saatlik ücreti 0,28 ABD doları Bangladeş’te ise 0,13 ABD dolarına kadar düşebildiği görülmekte.
Dünya çapında faaliyet gösteren şirketlerin rekabet gücü, onları kâr odaklı kalmaya zorluyor. Çoğu zaman insan hakları ve etik, şirketler tarafından finansal kayıp veya lüks olarak algılanabilir, ancak aslında markaların sürdürülebilirliği çevreye, insan haklarına ve çalışma koşullarına özen gösterilmesiyle sağlanabilir. Çünkü şirket değerleri topluma verdikleri değerle paraleldir. Rana Plaza olayında acı şekilde görüldüğü üzere sömürü düzeni bütün acımasızlığıyla devam ediyor. Dünyanın bir yerinde birileri modaya uygun giyinsin diye başka bir yerinde çoğu kadın ve çocuk olmak üzere birçok işçi sömürünün köleleri olarak bedel ödüyor.
Bego Jeans olarak, tarihte yaşanan bu facialar tekrar yaşanmasın diye;
İş Sağlığı ve İşçi Güvenliğinin lüks bir kavram olmadığını her platformda savunup,
Temiz moda hareketinin yayılması için daha azimle çalışarak,
24 Nisan Rana Plaza’da hayatını kaybeden işçileri her yıl anmaya devam edeceğiz..