Moda Okuryazarlığı: Covid-19 pandemisi sürdürülebilirlik değerlerini hayata geçirmek için sektörü zorluyor:

Bugün moda okuryazarlığı moda ürünlerinin üretim ve kullanım süreçlerinin tamamını doğru olarak anlamanın bir yoludur. Bu bilgi ve anlayış yaşadığımız iklim değişikliğinin de hassas bir şekilde kavranmasını beraberinde getirecektir. Satın aldığınız bir bluzun modelini arkadaşımıza keyifle tarif edebiliriz ancak hangi malzemelerden yapıldığını ve bu malzemelerin karbon ayak izini biliyor muyuz? Benzer şekilde birden fazla denim markasına ait logoyu ve markayı kolayca ayırt edebildiğimiz halde; mahallemizdeki ağaçların türlerini veya bir adet denimin üretimine harcanan suyun miktarını ya da üretim süreçleri hakkında ne kadar araştırmamız var?

Kullandığımız ya da sahip olmak istediğimiz tüm tekstil ve moda ürünlerinin modellerini, tasarımcılarını ve gelecekteki trendlerini bilmekle kalmayıp, bu ürünlerin malzeme çeşitliliğini ayırt edebildiğimizde, üretim süreçlerindeki etik mekanizmaları araştırdığımızda, kullanım ve elden çıkarılma süreçlerini anlatabildiğimizde bir ürünün hangi maliyetlerle karşımıza geldiğini belirleyebiliriz. Moda okuryazarlığımız doğal kaynakların üretim süreçlerinde sıfır maliyet olarak göz ardı edilemeyeceğini; tişörtümüzün etiketindeki farklı malzemelerin doğaya farklı oranlarda ve biçimlerde yük verdiğini bilmemizi, pantolonumuzun baskısındaki kimyasallara alternatif süsleme yöntemleri araştırmamızı mümkün kılar. Daha fazla kişinin moda okuryazarlığı arttıkça yararsız olan uygulamaların arasında daha rahat yolunu bulabilen ve kültürel – ekolojik dönüşümü sağlayan yeni değerler ve modeller düzeyindeki oluşumlar moda endüstrisini etkileyecektir. Moda okuryazarlığını geliştirmek, malzemeye dönük işlevsel bir takım gelişmeler ve tedarik zincirinde değişikliklerin ötesinde düşünce yapısında yeni yönelimler ve değişimlere yol açacaktır.

Pandemi süreci moda endüstrisine egemen olan değerlerin yeniden şekillenmesi için moda endüstrisini zorlamaktadır. Şimdiye kadar moda ve tekstil endüstrinin tüm sistemi elyaf, iplik, kumaş ve giysi ürünleri satarak kara geçme hedefi üzerinde şekillenen değerlere bağlı iken, Covid – 19, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra finanstan hizmet sektörüne en büyük daralmaya yol açmış olup; değerleri öne çıkarmamız için bizi zorlamaktadır. Tercihe dayalı beşeri niteliğiyle moda bu yön değişikliğine en çok ihtiyaç duyan sektör olmaktadır. BOF ve Mc Kinsey’in “The State of Fashion 2020 Coronavirus Update” raporuna göre hazır giyim, tasarım ve lüks moda ürünlerinin piyasa değeri Ocak başı ile 24 Mart arasında neredeyse yüzde 40 düştü. Aynı rapora göre hazır giyim ve ayakkabı sektörleri bir arada olmak üzere küresel moda endüstrisinin gelirlerinde 2020’de yıllık %27-30 oranında daralma, 2021’de ise %2 ila %4 arasında bir büyüme beklenmektedir. Lüks moda sektöründe ise bu daralmanın %35-39 civarında olduğu belirtilmektedir. Aynı rapor Mc Kinsey Global Moda Indeksi analizi ile birlikte pandemi karantinası nedeniyle çok sayıda küresel moda şirketinin iflas edeceğine yer vermektedir.

İçinde bulunduğumuz çetin koşullar ve moda ile tekstil sektörünün çevresel zararları ile giderek kabul edilmez göründüğü bu ortamda moda endüstrisini doğrudan etkileyen bazı kavramlara dair kendi seçimlerimizin etkileri üzerinden değinmenin faydalı olacağına inanıyorum. Bu kavramlardan ilki giysilerimizle yarattığımız karbon ayak izimiz.

Karbon ayak izi, çeşitli insan aktiviteleri sonucu sera gazlarının salınım miktarını değerlendirmek amacıyla kullanılan bir kavramdır. Bu gazlar 6 adet olup türleri ; karbondioksit (CO2), metan(CH4), azot oksit(N2O),hidroflorokarbon, perfluorokarbon, kükürthexaflorür olarak sıralanmaktadır. Bu gazların ilk üçü atmosferde doğal olarak bulunmakla birlikte yoğunlukları insan aktivitelerine bağlı olarak değişmektedir. Diğer üçü ise sadece insan aktiviteleri sonucu ortaya çıkmaktadır. Bir sera gazının atmosferde ne kadar ısının tutulmasına yol açtığını belirten diğer bir başka değerlendirme kavramı da küresel ısıtma potansiyelidir.  Bu kavram  bir sera gazının ne kadar ısıyı hapsettiğini aynı miktardaki karbondioksit gazının hapsettiği ısı ile karşılaştırarak ortaya koyar.  Küresel ısıtma potansiyeli kavramı, doğadaki uzun dönemli değişiklikleri değerlendirmek için kullanılan yararlı bir kavramdır.

Karbon ayak izi;  elektrik, ısınma ve ulaşım aktivitelerinin fosil yakıtların yakılması ile yapılması sonucu salınan sera gazlarının bir ifadesidir. Bu birincil karbon ayak izidir. Ton, kilogram ya da CO2 gram cinsinden ifade edilir. İkincil karbon ayak izi,  kullandığımız ürünlerin toplam yaşam ömrü üzerinden dolaylı olarak salınan CO2 gazlarının çevresel etkisini anlatır. Dolaylı karbon ayak izi, ürünlerin tüm üretim süreçlerinden bozulmalarına ve atılmaları ile sebep oldukları etkinin tümünü içeren bir kavramdır. Satın aldığımız her ürün ile ikincil karbon ayak izinin bir parçası oluruz.

Modaya konu olan kumaşları üreten tekstil endüstrisi en büyük sera gazı salınımına neden olan sanayilerden bir tanesidir. Ellen Mac Arthur Vakfının 2017 tarihli raporuna (A-New-Textiles-Economy_Full-Report)  göre tekstil üretiminin neden olduğu sera gazlarının miktarı 2015 yılında 1,2 milyar ton CO2 eşdeğerine erişmiştir. Bu miktar tüm uluslararası uçuşların ve deniz nakliyatının toplamının ortaya çıkardığı sera gazı salınımının üzerindedir. Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne (World Resources Institute) göre ise tekstil sektörünün sera gazı salınımına etkisi havacılık sektörünün tamamının yarattığı salınıma eşittir.

Giysilerimizin karbon ayak izini anlamaya giysilerin kumaşını meydana getiren elyaf kompozisyonundan başlarız. Giysilerimizin içinde, sözgelimi bluzlarda genellikle ön ve arka parçayı birleştiren dikişlerin içine eklenen beyaz etiketler bulunur. Kumaş kompozisyonu bilgisi bu etiketlerde yer almaktadır. Etikette %88 vizkon; %12 polyester yazıyorsa selülozik elyaf ve petrol bazlı elyaf ile üretilmiş bir kumaştan yapıldığını anlarız. Giysilerin karbon ayak izi kullanılan kumaşın elyaf içeriğine doğrudan bağlıdır. Kumaşlarda kullanılan farklı elyaf içeriklerinin karbon ayak izi aynı olmaz. Kullanılan elyaf bir kez iplik haline geldikten sonra karbon ayak izini meydana getiren ikinci faktör kumaş yapısını meydana getiren üretim tekniği olacaktır. Dokuma ya da örme yöntemleri ile iplikler kumaş haline gelirken oluşan karbon ayak izi elyafa göre elyaf hammaddesinin ipliğe işlenmesi sırasında olduğu kadar değişkenlik göstermez. 

Öyleyse elyaf türlerine genel bir bakış faydalı olacaktır. Elyaf türlerini kabaca doğal ve sentetik olarak iki gruba ayırabiliriz. Doğal elyaflar bitkilerden, hayvanlardan ve minarellerden elde edilir. Sentetik ya da insan yapımı olarak bilinen elyaflar ise yenilenemeyen fosil yakıtlarla üretilmektedir. İnsan yapımı petrol bazlı ürünlerin karbon ayak izi doğal elyaflara oranla daha büyüktür. Her 1 ton polyesterin üretimi 5 ila 9,5 ton arası CO2 salınımına neden olmaktadır. Elyafların karbon ayak izi her elyafa gömülü enerji miktarı ile karşılaştırılabilir. A. Barber  and G. Pellow’un Merino Yününün Yaşam ömrü değerlendirmesi üzerine yaptıkları çalışmada farklı elyaf türlerinde saklı bulunan toplam enerji miktarları (toplam enerji tüketimi) şöyle sıralanmaktadır:

 (MegaJul/kg elyaf) Naylon 250 MJ/kg – Akrilik 175 MJ/kg – Polyester 125 MJ/kg – Polypropylene 115 MJ/kg -Viskoz 100 MJ/kg – Pamuk 55 MJ/kg – Yün 63 MJ/kg .

Modaya konu olan ürünlerin yüzde 90’ı naylon, polyester, akrilik ve spandex içerdiği için kullanılan giysi ürünlerinin  büyük çoğunluğunun fosil yakıttan üretilmekte olduğunu görmekteyiz. Üretimleri için büyük enerjiye gereksinim duyarak sera gazı salınımını arttıran bu elyafların küresel ısınma faktörleri içindeki rolü tekstil endüstrisine radikal bir dönüşümü zorunlu kılmaktadır. Çeşitli sera gazlarının salınımındaki artışın sıcak dalgaları, ekstrem doğa olayları, enfeksiyon hastalıklarının örüntülerindeki değişimler, temiz su ve yiyecek kaynaklarında azalma, eko sistemlerin zarar görmesi, kırılgan toplulukların yok olması gibi sonuçları olmaktadır.

Karbon ayak izini dolaylı etkileyen bir başka faktör de su tüketimidir. Sentetik elyafların üretilmesinin doğaya ve çevreye büyük yük verdiği bilinmekle birlikte su tüketimi denildiğinde pamuğun susuzluğundan da bahsetmemiz gerekir. 1 kg polyester için 17 litre su tüketilirken, aynı miktar pamuğu üretmek için 3800 litre su harcanır. Pamuklu bir tişörtün üretimi ise 2700 litre suya (bir insanın 3 yıllık içme suyu) ihtiyaç duyar. Bir kot pantolonun yaşam ömründe ise aşağı yukarı 3400 litre su tüketeceği beklenmektedir. Karbon ayak izi bakımından bakıldığında doğal elyaflarla üretilen kumaşlar suni elyaflarla üretilenlere göre daha az yük getiriyor gibi görünse de doğal elyafları “iyi”, sentetikleri “kötü” olarak etiketlemek her zaman kolay olmaz. Sürdürülebilirlik etkilerini kayıt altına almak ve değerlendirmek hem su, toprak gibi harcanan doğal kaynaklara ve kimyasallarla doğal kaynaklara verilen zararın yüksek maliyetine; hem de havaya, suya ve toprağa salınan sera gazlarına bakarak yapılabilir.

Bir adet denim pantolonun standard koşullarda üretiminde 34 kg CO2 salınmaktadır. Bu da aşağı yukarı bir arabayla 100 km yol yapmaya eşdeğer bir etki olmaktadır. Aldığımız her yeni kot modeli ile karbon salınımına katkıda bulunduğumuzu bilmek elimizdekilerle yapabileceklerimizi tekrar gözden geçirmek için bizi harekete geçirecektir. Ayrıca en sevdiğimiz kotumuzun kullanım ömründe uygulayabileceğimiz bazı basit uygulamalar bu konu hakkındaki farkındalık hevesimizi canlı tutmakta faydalı olabilir. Sözgelimi kotumuzu giydikten sonra yıkamak yerine 10 kez giydikten sonra yıkamak çevresel etkisini %60-70 civarında azaltacaktır. Benzer şekilde düşük sıcaklıkta yıkamak, makine tamamen dolmadan çalıştırmamak ve hatta yıkama yerine kotumuzu buzlukta bekleterek temizliğini sağlamak yapabileceğimiz alıştırmalardan bir kaçıdır. Denim kumaş buzlukta beklediğinde bakterilerin yüzde 99’undan arınmaktadır.

Dünyamızın küresel ısınma karşısında giderek savunmasız hale gelmesine etki eden faktörleri kontrol altına almak adına giysilerdeki her farklı elyaf için şu 4 etmeni araştırmalıyız:

  1. Doğal elyaflar için lifin hammaddesi olan bitkinin yetişmesi için ne kadar su ve ne kadar tarım ilacı kullanılmaktadır?
  2. Doğal elyaf ile üretilen bir kumaşın üretim aşamalarında suya nasıl maddeler bırakılmaktadır?
  3. Sentetik ve selülözik elyafların üretiminde havaya ve suya karışan gazlar hangileridir, hangi miktarlarda açığa çıkarlar?
  4. Sentetik elyafların üretimi sırasında kullanılan yenilenmeyen kaynakların miktarı nedir ve ne kadar enerji gerektirirler?

Giysilerimizin tasarımında, satışında ve kullanımındaki süreçleri sahiplenerek giysilerin doğadaki kaynakların ne kadarının tükenmesi pahasına, ne ölçüde yoğun insan emeği sayesinde ve ne kadar karbon ayak izine neden olarak bize ulaştığını da söyleyebiliriz. Bu bilgi ve bilinç hem ekolojik, hem kültürel, hem sosyal anlamda sorumluluk almamıza yol açar. Araştırdıkça yaptığımız her seçimin olumluya ya da olumsuza doğru bir sonucu olduğunu daha fazla fark ederiz. Basit eylemlerden, daha örgütlü modellere kadar seçimler yapabiliriz.

            Belki işe elinizdeki bir kıyafeti şimdiye kadar kaç kere giydiğinizi düşünerek başlayabilirsiniz. Şimdi bu sayıyı 2 katına çıkarın. Bu küçük hareket toplumsal kabul gördükçe sera gazı salınımına etki %44 azaltacaktır.  

Kaynaklar:

https://oecotextiles.wordpress.com/2011/01/19/estimating-the-carbon-footprint-of-a-fabric/

https://www.ellenmacarthurfoundation.org/assets/downloads/publications/A-New-Textiles-Economy_Full-Report_Updated_1-12-17.pdf

http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.553.6556&rep=rep1&type=pdf

https://www.researchgate.net/publication/276193965

https://www.co2.earth/global-warming-update

Yazı oluşturuldu 15

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön