Yeşil göz boyama ilk kez 1986’da Jay Westerfield tarafından kullanılmış bir kavram. Bazı otellerin, konuklarına banyo havlularını çevreye olan etkilerini azaltmak için tekrar kullanmayı önerirken aslında başka hiçbir adım atmadıklarını ve asıl amaçlarının çamaşır yıkama masrafını azaltmak olduğunu görünce oluşturmuş.
Yeşil göz boyama kısaca bir ürün ya da hizmetin yeterli dayanak olmaksızın çevreye yararlı (ya da en azından zararsız) olduğunun iddia edilmesi olarak tanımlamak mümkün. Ancak aslında yapılan tüketicilerin hassasiyetlerini bir pazarlama aracına dönüştürmek ve satışları arttırmak.
Moda ve Hazır Giyim
Konu moda ve hazır giyim üretimine gelince bu durum şu şekilde olabilir: Dünyaca ünlü, neredeyse her kıtada ürünleri satılan bir marka düşünün. Bu kadar çok üretim yapabilmek için ihtiyaç duyacağı alanı ucuz işgücü de bulmak istediği için düşük gelir seviyesinde bir ülkede kuracaktır. Belki de ülkenin en büyük ormanlarını ağaçsızlaştıracak, ekosistem içindeki canlılara zarar verecek, ellerindeki kumaş atıklarını yine doğaya bırakacaktır. Bir vakit sonra ise aynı marka, geri dönüştürülmüş materyallerden yapılmış bir koleksiyon çıkarıp, çevre ve içinde olduğumuz iklim krizine ne denli duyarlı olduğunu, somut adımlar çabasını göstermeye çalışacaktır. Yine aynı markanın muhtemelen bir “Sürdürülebilirlik Birimi” olacaktır ve başındaki kişi 5 sene önce koydukları tüm sürdürülebilirlik hedeflerini nasıl büyük bir başarıyla gerçekleştirdiklerini övünerek anlatacaktır.
Etiketleri okumuyorsak, okusak bile öncesindeki yolculuğa dair yeterince araştırma yapmıyorsak iyi bir şey yaptığımıza inanarak bu markayı destekleyebilir, ürünlerini alabiliriz. Bu noktada markaya dair şüphelerimiz varsa, bizden daha fazlasını bildiğini düşündüğümüz, güvendiğimiz, düzenli bağış yaptığımız yine dünyaca ünlü kimi çevre örgütlerinin konuyu açıklığa kavuşturmasını bekleyebiliriz. Yanlış bir şey varsa en başta onlar söylerdi diyebiliriz, eğer bahsettiğimiz marka o örgütün en başta gelen bağışçılarından olup ellerini kollarını bağlamamışsa. Modada sürdürülebilirlik aynı zamanda adil ticaret ve insan onuruna yakışır çalışma şartlarıyla da çok yakından ilgili. Kumaş atıkları ve kısa sürede kullanım ömrü dolan ürünleriyle dünyadaki çöp birikimini arttıran bir markanın, çalışanlarına geçinmeye yetecek kadar ücret vermezken ve temel sosyal hakları için örgütlenmelerine bile güç kullanarak karşı çıkarken birkaç güzel cümle ve içi boş vaatleriyle kimseyi kandıramayacağı açıktır ama yine de dikkat edelim.
Konuya dair yazılmış iyi birkaç yazı önerisi: